Gitarist Barış Ertunç (Malt & Fatma Turgut & LILA) Röportajı

Furkan Berkay Özcan & Baha Hıncal Nazsız

Müzik kariyerinize ve müzikle ilgili sorulara geçmeden önce, çocukluk yıllarınıza gitmek istiyoruz. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Çocukluğunuzu nasıl hatırlıyorsunuz?

Çocukluk yıllarıma dönmeden önce şuradaki divana uzanmam gerekmiyor mu? :)) Mutlu ve eğlenceli bir çocukluk geçirdiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Sessiz, sakin ve içine kapanık bir çocuktum diyebilirim. Kendini çocuklarına adamış, iyilik şampiyonu bir anne ve kendini sanatın ve bilimin çeşitli dallarına adamış mimar bir babanın iki erkek çocuğundan küçüğüydüm. İzmit’te bir mobilya atölyemiz ve yine İzmit’te ve İstanbul, Şişli’de birer mobilya mağazamız vardı. Ben de bu mağazalarda, atölyelerde talaş kokuları arasında büyüdüm diyebilirim. Atölyede ustalara ahşaptan oyuncak kılıç, kalkan, hokey sopası, kaykay gibi şeyler yaptırırken, yaş ilerledikçe gitar falan yaptırmaya başlamıştım. 🙂 Abimle beraber küçük yaşlardan itibaren müziğe ilgimiz vardı. Çizim yeteneğimiz de olduğu için, babamın kafasındaki mimar olsunlar, müziği de nasıl olsa bir şekilde yaparlar düşüncesini, abim de, ben de bir türlü değiştiremedik ve ikimiz de mimarlık okuduk. Bugün ikimiz de mimarlık yapmıyoruz. :))

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde Mimarlık öğrenimi gördünüz. Mimarlık, müziği algılama biçiminizde bir etkiye neden oldu mu?

Bilinçli ve hatta bazen bilinçsiz, hiç de küçümsenmeyecek bir etkinin varlığından bahsedebilirim. Sonuçta ortada bazen farklı, bazen ortak duyulara hitap eden sanatsal bir tasarım var. Bu anlamda yeterince kesişim kümesi var diyebilirim. Örneğin mimarlığı, bir boşluğu doldurmak olarak tanımlarsak yanlış veya eksik olur, çünkü mimarlık, ’ihtiyaca göre’ bu doluluk ve boşluk oranını, dengesini ayarlama işidir bir bakıma. Bu tanım mimari tasarımda da, müzikal kompozisyonda da önemli meseledir aslında. Her iki disiplinde de tasarımı veya kompozisyonu oluştururken matematiksel kurgunun strüktüre edilmesinden bahsedebiliriz mesela. Her ikisinde de harmoni, ritim, oran gibi terimlerin öneminden bahsedersek, kimse bizi ayıplamaz sanırım. 🙂 Dolayısıyla okulun bana kazandırdığı ve müzik hayatıma direkt etki eden birçok kazanım oldu, buna orada tanıştığım bazı önemli insanları da dahil etmek isterim.

Bugün geriye dönüp baktığınızda, mimarlık üzerinde yükselen bir kariyer yapmak ister miydiniz? İçinizde bir “keşke” var mı?

Lise yıllarında Antisilence adında bir death metal grubum vardı ve albüm yapmayı planlıyorduk ama ben Kıbrıs Lefke Üniversitesi’ne mimarlık okumaya gittim ve o andan itibaren inekleyip, iki dönemde de bölüm birincisi olup, M.S.Ü.’ye yatay geçiş yapmayı başardım. Burada vurgulamak istediğim, başarılı bir öğrenci olduğum falan değil, inatçı kişiliğim aslında :)) Motivasyonum bir an önce dönüp, o albümü kaydetmekti. O sene haricinde hep ortalamanın biraz üstünde bir öğrenciydim, bu benim için gayet yeterliydi ama kafaya koyduğum ve gerçekten motive olduğum şeyleri bir şekilde başardım diyebilirim. M.S.Ü.’de okumak da bunlardan birisiydi aslında. Tabii ki müzik okumuş olmayı tercih ederdim ama M.S.Ü.’de mimarlık okumuş olmaktan da çok mutluyum. Bununla beraber keşke mimarlık kariyeri yapsaydım gibi bir “keşke”m yok.

Müzikte özgünlük hakkında ne düşünüyorsunuz? Her gün dünyanın çeşitli coğrafyalarında müzik üretiliyor, böyle bir ortamda sizce özgünlüğün sınırı nedir?

Bence bir sınırı yok. :))

Sizce iyi bir müzisyen olmak için lisans eğitimi almak gerekir mi? Müzik yolculuğunda resmi eğitimin payı nedir?

 Eğitim almak çok değerli tabii ki. Nasıl Instagram ilk çıktığında hepimiz kendimizi birer fotoğraf sanatçısı zannettiysek, ben de dahil olmak üzere “alaylı“ birçok müzisyen de, teknoloji ve bilgiye ulaşımın kolaylığı sayesinde, kaş göz yara yara kendimizi kompozitör, besteci, aranjör, mix’ci, mastering’ci… vs. zannetmeye başladık. :)) En azından ortada, eğitimsiz birinin doktorculuk oynaması veya eğitimsiz birinin mühendisçilik oynaması gibi ölümcül bir sonuç yok, en fazla kötü şarkılar yapıp, boktan konserler veririz, siz de dinlemezsiniz olur biter. :)) Bir yandan da hastası olduğumuz birçok müzisyenin, müziği ve çaldığı enstrümanı kendi kendine öğrendiği ve efsane şarkılar yaptığını ve bütün dünyayı etkilemeyi başardığını bilmek de güzel bir duygu benim için. Günümüzde her türlü bilgiye ulaşmak çok kolay, dolayısıyla okulunu okumadığınız bir alanda da kendinizi eğitebilir, geliştirebilirsiniz, yeter ki isteyiniz.

Malt, Üçnoktabir gibi Türk rock müziğinin önemli gruplarında müzik yaptınız. Özellikle müzik kariyerlerinin başındaki gençlere iyi bir grup kimyası yakalamak adına tavsiyeleriniz var mı?

Bence grup kimyası meselesi çok da düşünülerek, tasarlanarak oluşturulacak bir mesele değil. Biraz şans, deneme/yanılma işi, verebileceğim bir formülü yok maalesef. Stüdyoda, barda, konserde, festivalde, okul şenliğinde bol bol çalmak lazım.

Malt grubu uzun bir zaman sonra tekrar birleşti. Projeleriniz neler? Konserlerin ardından yeni şarkılar görecek miyiz?

İlk etapta konserler verip, tekrardan mevzuya ısınmak istiyoruz ama Malt bir araya geldiyse de üretmeden duramaz diye düşünüyorum diyelim şimdilik.

Kariyeriniz boyunca yorulup umutsuzluğa düştüğünüz, her şeyi bırakıp gitmeyi düşündüğünüz anlar oldu mu? Bu anları şu anda yaşayan gençlere tavsiyeleriniz var mı?

Müzik yaparak geçinmek zor olduğu için dönem dönem başka arayışlara girdiğim oldu ama hiçbir zaman müzikten kopmadım diyebilirim. Kolay değil, sabırlı olmak, zaman zaman azla yetinmeyi bilmek (milli sporumuz olarak) ve hedefe odaklanıp, çok çalışmak gerekiyor.

Müziğin şekil değiştirdiği, içeriğinin önemsizleştiği, artık sadece insanı etkileyen basit melodilerin öne çıktığı söylenir. Bu eleştiriye katılıyor musunuz? Bu bağlamda, müziğin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sizce beğeni kaygısı müziği -bu sefer- kötü yönde etkileyecek mi?

Her şeyde olduğu gibi, müzik de zaman ve teknoloji ilerledikçe değişiyor, evriliyor ve bu da gayet doğal. Gelecekte de, geçmişte ve günümüzde olduğu gibi boktan şarkılar da olacak, muhteşem şarkılar da olacak. İyi müziği bulmak lazım, teknoloji ilerledikçe bu o kadar kolaylaştı ki.

Üzerinde çalıştığınız bir şarkının bittiğine ve artık o şarkıdan emin olduğunuza ne zaman karar veriyorsunuz? Bu süreç sizin için sancılı geçiyor mu?

Şarkıların yapım aşaması da, bittiğine emin olma süreci de genelde sancılı geçiyor. Kafamdaki her fikri deniyorum, kaydediyorum, detaylarda kaybolabiliyorum ama bir şekilde bir an geliyor ki, “E tamam, ben buna daha ne yapabilirim ki?” diyorsunuz ve mutlu son. 🙂

Kendi bestelerini yapan ve bunu kitlelerle buluşturmak isteyen gençlere tavsiyeleriniz var mı? Örneğin sizce bir genç, profesyonellerle çalışarak albüm yapma yolunu mu tercih etmeli, yoksa kendi yolunu kendi mi çizmeli?

Öncelikle çok sabırlı olmaları lazım. Söylememe gerek yok ama çok çalışmaları lazım, hiçbir başarı kendi kendine gelmiyor. Ben çok yetenekliyim, yetenekli yetenekli evde oturayım da beni keşfetsinler diye bir şey yok. Kendi kendilerine de bir yol çizebilecekleri bir çağdayız, teknoloji buna imkan sağlıyor. Bir profesyonele gideceklerse de tek bir şarkı yapıp gitmelerini tavsiye etmem. Biraz beste biriktirip, aralarından zayıf halka olarak düşünülenleri eleyerek gitmekte fayda var. Hatta mümkünse bu şarkıları grupça konserlerde çalıp, hem şarkıları, hem de demin bahsettiğimiz grup kimyasını oturtmak ve ondan sonra bir profesyonelin kapısını çalmak daha doğru olacaktır.

Bir şarkının gitar bölümlerini yazarken nasıl bir metot izliyorsunuz? Özellikle takip ettiğiniz bir yol var mı?

Genellikle gitarı elime alıp çalma şeklinde bir metod izliyorum. :)) Ama ancak kaydedip dinlediğim zaman net kararımı verebiliyorum. Bol bol kaydedip, daha sonra eleme yöntemi izliyorum diyebilirim. Bazen ağzımla mırıldanarak bulduğum riff’ler de oluyor. Grupça bir şeyler üretiyorsak da, bunun birbirimizin partisyonlarına karışmalı versiyonu oluyor diyebilirim kısaca.

22 yaşındaki Barış Ertunç ile bugün bir kafede karşılaşsanız ona neler söylersiniz?

Back to the Future’daki gibi gelecekteki bütün toto, loto vs. sonuçlarının olduğu bir almanak ve gelecekte dünyayı sarsacak şarkıların olduğu karışık bir mp3 CD verirdim. Tabii onu backup’lı verirdim, bozulur mozulur.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir