Furkan Berkay Özcan & Baha Hıncal Nazsız
Türkiye’nin önde gelen eğitim kurumlarından TED Koleji’nde eğitim gördünüz. Bu okulun kariyerinize ne gibi etkileri oldu?
TED Ankara Koleji, sağlam temel eğitim veren bir müessese olması yanında vermekte olduğu İngilizce eğitimi dolayısıyla bana yabancı bir lisanı küçük yaşta öğrenme ve batı kültürü ile genç yaşta tanışma fırsatı verdi. İngilizce bilme şansım bütün yaşamım boyunca bana yardımcı oldu, yeni kapılar açılması imkanını sağladı.
Üniversite yıllarınıza gidelim. Üniversitede nasıl bir öğrenciydiniz? Kariyer yolculuğuna hazırlanma bakımından, bugünkü üniversite öğrencilerine tavsiyeleriniz nelerdir?
Erken yaşta öğrenime başlamam ve üniversite dahil hiç sene kaybetmemem sonucu 20’li yaşlarımın başlarında üniversiteden mezun oldum. Benim öğrenim gördüğüm yıllarda Avrupa’daki üniversitelerde yaşanan 66 olayları, bizleri de etkiledi, boykotlar, ertelenen sınavlar yaşadım. İyi bir öğrenciydim, sanırım bunun sebebi de konuları zevkli bulmamdı. Hukuk eğitiminin hem çok zevkli hem de çok zor bir eğitim olduğunu hiç aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Hukuk fakültesi mezunu olmak, alınan geniş hukuk formasyonuyla birçok kamu kurumunda yahut özel sektörde çok çeşitli alanlarda çalışma imkanını yaratır. Hukuk eğitiminin tamamladığımızda bu eğitim, size seçeceğiniz kariyer yolculuğunda o kadar çok ve değişik kapıyı açma imkanını veriyor ki, bunlardan hangisinde ihtisaslaşacağımızı düşünmek; eğitim sonundaki temel yol ayrımına karar vermek; hakimlik, savcılık, avukatlık, gazetecilik, bankacılık, akademisyenlik, idari yapı içerisinde kaymakamlık, valilik, dışişleri veya diğer bakanlıklarda devlet memurluğu yolundan yürümek gibi kararları üniversite yıllarında şekilleniyor. Tüm ihtimalleri değerlendirmenizi tavsiye ederim.
Hukuk mezunlarının – tam oranı bilemiyorum ama – büyük çoğunluğu avukatlık mesleğini seçiyorlar. Avukat olmayı düşünen hukuk mezunlarının üniversite sırasında belki idari yargı, ceza hukuku veya özel hukuk alanlarından hangisinde ihtisaslaşacağına karar vermeleri gerekir. Avukat olarak belirli bir alanda ihtisaslaşmak ise biraz staj döneminde ve daha ilerideki yıllarda gerçekleşiyor.
Kariyerinizin başlarında iş hukuku konusunda çalışacağınızı düşünürken, bir tesadüf sonucu petrol hukuku alanına girdiğinizi ifade ediyorsunuz. Bugün bile çok yaygın olmayan bir alana 70’li yıllarda girmek sizde bir endişeye yol açtı mı? Uyum problemi yaşadınız mı?
Fakültede iş hukuku hocamız Prof. Turan Esener’den çok etkilenmiştim. Stajımı yaptığım ve sonrasında askerlik dönemine kadar çalıştığım merhum Avukat Erdoğan Yeşin ve merhum Avukat Metin Ataç’ın müvekkili olan yabancı bir şirkette çalışan yüzlerce Türk işçisi vardı. 1960 Anayasası doğrultusunda gelişen Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi ve Grev Lokavt Kanunları dolayısıyla mesleğimin başında toplu iş sözleşmesi, iş davaları (bugün bile hatırladığım yerleşim yerlerine uzak işe gider gelirken “yolda geçen süreler” için açılan yüzlerce “seri” dava) ile tanıştım. Avukatlık mesleğini iş hukuku ve iş davaları avukatı olarak geçireceğimi düşünürken; askerlik dönüşü, sizin de değindiniz gibi petrol hukuku alanına tesadüfen girdim. Aslında ben itiraf etmeliyim ki, Shell’de de toplu sözleşme müzakerelerinde bulunacağımı, iş hukuku davalarını yürüteceğimi düşünerek Erdoğan Bey’den müsaade isteyip Shell’de çalışmaya başladım. İlk zamanlar toplu sözleşmeler konusunda çalışırken, Shell’in aynı zamanda petrol hukuku ile ilgili sözleşmeler yapıyor olması dolayısıyla petrol hukuku maceram, petrol sözleşmeleri ile dans etmem böylece başladı.
Serbest avukatlık yapmadan önce uzun yıllar Shell, Exxon ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) gibi çok köklü kurumlar bünyesinde çalıştınız. Bu kurumlarda edindiğiniz tecrübelerin serbest avukatlıkta size ne gibi katkıları oldu?
Shell’de çalışırken yürüttüğüm iş hukuku ve aynı zamanda petrol hukuku ile ilgili çalışmalarım daha sonra TPAO’da da aynen devam etti. TPAO’da çalışırken 1980 ihtilalini takiben toplu iş sözleşmelerinin yenilenmesi amacıyla oluşturulan Yüksek Hakem Kuruluna atanan ilk 5 uzmandan biri olarak iş hukukunda önemli bir deneyim kazanmamın yanında 1980’li yıllarda değiştirilen Petrol Kanunu sonucu yabancı petrol şirketlerinin Türkiye’ye gelmesi ile TPAO ile bu yabancı şirketler arasında imzalanan ortak operasyon anlaşmalarında (Joint Operation Agreement) TPAO ekibinin bir mensubu olarak yer aldım. Exxon’daki çalışmalarım artık ihtisasımın iş hukukundan uzaklaşıp petrol hukukunun ağırlık kazandığı yer oldu.
Kendi büronuzu kurduğunuz dönem için “Benim için piyasaya çıkmak çok akıllıca olmasa da şansımı denemek istemiştim.” ifadesini kullanıyorsunuz. Kurumsal tecrübenizin ardından serbest avukatlığa geçiş süreci sizde bir endişeye yol açtı mı?
Exxon’un Türkiye’deki faaliyetlerine ara verip, Türkiye’den ayrılmaya karar verdiği 1989 yılında önümdeki seçenekler ya başka bir petrol şirketinde şirket avukatı olarak çalışmak ya da serbest avukat olarak çalışmaktı. 1970’li yılların başında yaptığım iş hukuku dava avukatlığını çok uzun zamandır yapmıyordum, toplu sözleşme görüşmeleri serbest avukatlar tarafından değil, şirket avukatları tarafından yürütülüyordu, diğer hukuk dallarında ihtisasım yoktu, sadece petrol hukukunu ve petrol sözleşmelerini biliyordum. Dolayısıyla serbest avukat olarak yapacağım işlerin sınırlı olacağını düşünüyordum. Onun için serbest avukatlık kararı sizin de belirttiğiniz gibi endişelenmeme yol açıyordu. Exxon Türkiye’den ayrıldığı tarihi takiben 1 yıl için aylık bir ücret karşılığı kapatma ile ilgili işleri yürütmemi istemişti. Bu aylık ücret ofis kirasını karşılar bir miktardı. Ofisin yönetimi ve eve götürecek para konusunda endişelenmem için çok sebep vardı. Ayrıca başka hangi konuda çalışabileceğimi de bilmiyordum. Şu da bir gerçek ki, o tarihlerde bugünkü gibi hukuk büroları yaygın değildi. Serbest avukatlık birçok değişik konudaki dava avukatlığı olarak anlaşılıyordu. Sözleşmeler hukuku ise şirketlerde çalışan şirket avukatları tarafından yürütülüyordu. Benim müşteri potansiyelim, petrol şirketlerinin talep edecekleri petrol sözleşmeleri idi. Endişelerimde haklıydım. Ama Türkiye’nin denizlerdeki petrol aramalarını teşvik etmek üzere aldığı bazı kararlar, Karadeniz’de ortay hattın tespiti, denizde arama ruhsatından önce uzun süreli jeolojik araştırma hakkı vermesi sonucu BP ve Texaco’nun benden danışmanlık hizmeti talep etmesi, hemen ardından Mobil’in (o zamanlar Exxon ile birleşmemişti) güney doğudaki petrol sahalarındaki hukuki problemler dolayısıyla danışmanlık hizmeti istemesi, Exxon’un aynı yıl içinde Türkiye’de hiçbir şirket çalışanı olmaksızın bir tek benim şirketi temsil edeceğim şekilde TPAO ile bir kuyu daha delmeye karar vermesi; serbest avukatlıkta ilk birkaç yıllık masrafımı karşılayacak imkanlar sundu.
Petrol hukuku alanında farklı milletlerden birçok hukukçunun arasında büyük bir rekabet olduğunu tahmin ediyoruz. Siz bu rekabetten sıyrılıp uluslararası alanda tercih edilir bir avukat olmaya yönelik neler yaptınız?
Ben serbest avukat olarak çalışmaya başladığımda Türkiye’de petrol hukuku alanında serbest avukat olarak çalışan sayın Yılmaz Öz’e rakip olmuştum. Türkiye’de çalışacak yabancı şirketlerin, biraz da şirketler arasındaki olası menfaat çatışmasını önlemek amacıyla birden fazla avukatın hizmetlerinden faydalanmayı düşündüklerinden, ilk etapta benimle çalıştıklarını düşünüyorum. Sayın Öz’ün çalıştığı hiçbir şirket onunla çalışmasını sonlandırıp benimle çalışmadı, biraz evvel söylediğim gibi yeni petrol şirketleri Türkiye’de yatırım yapmak için geldiklerinde benimle çalışmaya başladılar. Yakın geçmişte aynı şey benim de başıma geldi, bizim bürodan ayrılan bir arkadaşım kurduğu hukuk bürosunda petrol şirketine danışmanlık hizmeti verir hale geldi.
Ama beni 90’lı yılların başında rakipsiz hale getiren Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin yıkılması oldu. Kurulan Orta Asya devletleri yabancı petrol yatırımcılarına açılmış oldu. Uzun yıllardır hem Amerika’da hem Avrupa’da çalışan petrol şirketlerindeki tanıdıklarım, herhalde hem beni güvenilir buldukları, hem de Türkiye’nin jeopolitik konumunun Orta Asya Cumhuriyetlerine yakın olması dolayısıyla, bu ülkelere kendileri gitmek yerine benim onları temsil etmemi istemeleri, bana Türkiye dışında uluslararası petrol sözleşmelerini müzakere etme imkanını getirdi. Bu uluslararası çalışmalarım da ismimin yurt dışında iş yapacak Türk şirketleri tarafından duyulmasını sağladı. Mesela Kazakistan’da petrol alanında faaliyet göstermek isteyen bir Türk şirketinin Amerika’daki avukatlardan hukuki yardım istemesi üzerine, Amerikalı avukatların benim adımı vererek beni tavsiye etmeleri, Türk şirketinin sahipleri tarafından hayretle ve şaşkınlıkla karşılandığını, o şirketin yetkilileri bana söylemişlerdi. Böyle durumlar daha sonraki yıllarda Türk şirketlerin sadece petrol konularında değil inşaat, elektrik dağıtım gibi diğer konularda da benimle çalışmaya başlamalarına sebep oldu. Ama işin temelinde herhalde en önemli hususlar, yaptığım işi doğru yapmam, etik kurallara uygun çalışmam ve uzun saatler yılmadan çalışmamdı. İyi bir avukat olmak için her zaman müvekkil menfaatlerini ön planda tutmaya çalıştım. Müvekkillerim ile olan ilişkilerimde hiçbir zaman bir danışman olduğumu unutmadım. Bir konuyu ele alırken “bu olur” veya “bu olmaz” şeklinde kestirip atmak yerine, sebeplerini izah etmeye özen gösterdim, problemin çözümü için alternatifler sunmaya çalıştım. Sadece “bu mümkün değil” gibi bir yaklaşım sergilememeye çalıştım. Her türlü menfaat çatışmasına en hassas şekilde yaklaşıp gerektiği yerde sorumluluk almayı bildim, her zaman hesap verebilir durumda oldum. Dünyada kabul görmüş uyum “compliance” kurallarına ve doğru yönetim “good governance” prensiplerine uymaya çalıştım. Mümkün olduğunca “ben doğrusunu yapayım” mottosunu uyguladım. İnsanları en etkileyen şeylerden birinin, etik kurallara bağlı olduğumu bilmeleri olduğuna inandım. Her zaman dürüst ve her zaman adil olmaya çalıştım. Müvekkillerimi proaktif yönlendirmenin doğru olduğuna inandım ve uyguladım. Avukatlık mesleği, doğru iletişime dayanır; avukat mesleği gereği sürekli insanlarla iletişim halindedir, sadece kendi müvekkilim ile değil karşı taraf veya avukatı ile, kimi zaman devlet memuru veya hakim ile doğru iletişim kurmaya çalıştım. Kim olursa olsun karşımdakini ikna etmek, gerekirse uzlaşmak ve bir sonuca ulaşmak gerektiğini hiçbir zaman unutmadım.
Birçok ülkede, farklı hukuk sistemlerinden hukukçularla birlikte çalıştınız. Bugünden baktığınızda, farklı hukuk sistemlerini yakından görmenizin size katkılarından bahseder misiniz?
90’lı yıllara kadar Türkiye’de yabancı avukatlarla çalışmamın benim edindiğim tecrübeye muhakkak ki çok katkısı olmuştur. Ama asıl tecrübemi Türkiye dışında başka ülkelerde müvekkillerimi temsil ederken edindim. Türkiye’ye gelen avukatların o tarihlerde manasız bulduğum, Türk hukuk sistemi ile ilgili sordukları soruların aynısını ben de o ülkelerin avukatlarına sorduğumu görünce uluslararası çalışmanın manasını kavradım. Bu soruların karşılığında bir Japon avukatın bir İtalyan avukattan bir Rus avukatın bir Fransız avukattan hatta bir Amerikalı avukatın bir İngiliz avukattan nasıl farklı davrandıklarını gözlemledim. Kolombiya’dan Gana’ya, Gana’dan Norveç’e, Norveç’ten Irak’a ve diğer bir sürü ülkedeki avukatın olaylara yaklaşımda birbirinden ne kadar farklı davrandıklarını gözlemlemek uluslararası alanda bana çok geniş ufuklar açtı. Şimdi birçok ülkedeki belirli hukuk büroları ile ister uluslararası tahkim ister sözleşmelerde aynı safta beraber çalışıyoruz. Sadece onlardan değil karşılıklı sözleşmeler müzakere ettiğimiz veya tahkimlerde karşılıklı düştüğümüz avukatlardan da her gün yeni bir şey öğrendiğimi de itiraf etmeliyim. Bugün Yazıcı Avukatlık Ortaklığı’nda, ortak olarak beraber çalıştığımız Cenevre Hukuk Fakültesi mezunu ve Cenevre Barosuna kayıtlı avukat ile Amerika Birleşik Devletleri’nde Juris Doctor unvanına sahip ve New York Barosuna kayıtlı avukatın olaylara tahsillerinin verdiği bilgi birikimi ile nasıl farklı yaklaştığını farklı analiz ve sentezler yaptıklarını görmek beni çok etkiliyor. Sağlam hukuk bilgisi ve iyi iletişim becerileri olan farklı ülkelerden avukatlar ile beraber çalışmak hem büyük zevk, hem de fırsat kaynağıdır.
“Petrolsüz bir ülkede petrol hukukçusu olmak” deyimini kullanıyorsunuz. Bu durumun avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Önce Shell’de sonra Exxon’daki çalışmalarım sırasında yurt dışında bulunduğum zamanlarda daha sonra halen üyesi olduğum International Petroleum Negotiators Association’da (şimdi adı International Energy Negotiators Association oldu) 90’lı yıllarda, bu sivil toplum kurumunun sektörde uygulanmak üzere hazırladığı çeşitli model petrol sözleşmelerini hazırlayan komitelerde görev yaptım. Yurt dışındaki bu çalışmalarım ve katıldığım toplantılarda kendimi tanıtırken kullandığım “oil and gas lawyer” unvanından sonra Türk olduğumu öğrenen herkesin sorduğu soru Türkiye’nin petrol potansiyeli oluyordu. Ben de Türkiye’de tüketimimizin % 4’ü kadar petrol ürettiğimizi dolayısıyla petrolsüz bir ülkeden geldiğimi söylüyordum. Bu laf oradan bir latife olarak kaldı. Bir avantaj veya dezavantajı olduğunu düşünmüyorum.
Kariyeriniz boyunca yorulduğunuz, umutsuzluğa düştüğünüz, her şeyi bırakıp gitmek istediğiniz anlar oldu mu?
Olmaz mı? Çok yorulduğum, umutsuzluğa düştüğüm çok anlar oldu. Ama hiçbir zaman her şeyi bırakıp gitmeyi hiç düşünmedim. Bilakis, o olayların üzerine gidip, maksimum faydayı sağlamak için yapabileceklerimi elimden geldiğince yapmaya çalıştım.
Büyük bir büroyu yönetiyorsunuz. Organizasyonu nasıl sağlıyorsunuz? Bu konuda tavsiyeleriniz nelerdir?
Çalışma arkadaşlarımızı prensip olarak stajyerlerimiz arasından seçiyoruz, kurumsal bir yapı kurduk. Avukatlarımıza mutlu ve kazançlı bir çalışma ortamı yaratmaya uğraşıyoruz, bunu sağlamak için çalışanlara karşı duyarlı ve tutarlı davranıyoruz. Her proje için kıdemli avukatların tecrübelerine göre liderlik yaptığı çalışma ekipleri kuruyoruz, hiçbir işi kontrol edilmeden müvekkile yollamıyoruz, genç avukatlarımıza farklı alanlarda farklı kıdemli avukatlar ile çalışma imkanı veriyoruz. Genç avukat arkadaşlarımıza sorumluluk vermeye çalışırken, tecrübelerinin ötesinde sorumlu kılmıyoruz. Temel hedefimiz, tecrübe ve güvene dayalı ilişkilerin hakim olduğu bir ortam yaratmak olduğu için hafif hiyerarşi içinde çalışıyoruz, özellikle belirli bir konuda farklı öneriler varsa, herkesin önerisine eşit değerde önem veriyoruz. Genç avukatlarımızı belirli bir alana kısıtlamadan hem dava hem danışmanlık faaliyetlerinde çalışmaya teşvik ediyoruz. Avukatlarımızın hem kendi bireysel gelişimleri hem de mesleki gelişmelerini sağlayacak eğitim fırsatlarını değerlendirilmesi destekliyoruz. Netice olarak amacımız; uluslararası bakış açısına sahip, global normlara hakim, ticari işlemler çerçevesinde her alanda çalışabilecek, ihtisasını zaman içerisinde kendi ilgi duyduğu alanlara doğru geliştirecek avukatlar yetiştirmek, avukatlarımızın mevcut birikimlerini yeni faaliyet alanlarına taşımaktır.
Her sene binlerce hukukçu mezun oluyor. Avukatlık mesleğinde fark yaratmak isteyen gençlere tavsiyeleriniz var mı?
“İyi avukat”, “farklı avukat” olmak için tavsiyelerimi şöyle sıralayabilirim:
Avukatların Türkçe’ye hakimiyeti çok önemli. Avukat iyi konuşabilmeli, hem de çok iyi yazabilmelidir. Danışman avukat olarak çalışacakların çok iyi bir hukuk İngilizcesine sahip olmaları çok kritik, İngilizce iş dünyasının ortak dili olma özelliğini koruyor.
Çok okumak gerekiyor, mahkeme kararlarını takip etmek, hem Türkiye’de, hem de yurtdışında hukuk gelişmelerini, makaleleri incelemek, dergileri takip etmek bir gereklilik halinde.
İşten kaçınmamanın, iş nerede ise oraya gitmenin ve çok çalışmanın en birinci şart olduğunu söylemeye dahi gerek olmadığını düşünüyorum.
İyi avukatın, çalıştığı sektördeki piyasaları yakından takip etmek o sektörün hem Türkiye’deki gelişmelerini hem de sektöre ilişkin yargı kararlarını takip etmesi şarttır. Bir avukat hiçbir zaman unutmamalıdır ki bir uzmanlık alanı seçmek ve niche bir hukuk alanında gelişmek çok güzeldir, ancak bir alanın uzmanı olduğunuzu söylediğinizde; müvekkillerinizin sizden uzman seviyesinde hukuka ve sektöre hakimiyet bekleyeceğini unutmayınız.
Son olarak bir avukat olarak bilgiyi, muhakeme kabiliyetini, ölçüyü ve adaleti temsil ediyorsunuz. Mesleğinizde temsil ettiğinizi değerleri, toplum hayatınızda da değerleriniz olarak içselleştirin. Bilginize ve muhakemenize güvenin ancak tartışmaya açık olun. Çalışma arkadaşlarınızla uyumlu çalışmaya özen gösterin. Şahıslar arasındaki çekişmeler, işvereniniz ve müvekkilleriniz tarafından olumsuz algılanacaktır.
Yoğun meslek hayatınız size başka şeylerle ilgilenme imkânı veriyor mu? Meslek hayatınız dışında nelerle ilgileniyorsunuz?
Ben bu konuda iyi bir örnek değilim. Benim de bir hobim var, o da “çalışmak”. Belirli dönemlerde yurt dışında çok uzun zaman geçirdiğim oldu, seneler geçtikçe ailem ile geçirdiğim zamanın azlığını hissediyorum. Tüh, kızımın o yıllarını kaçırmışım dediğim oluyor, pişmanlık duymuyorum dersem yalan olur. Ben sadece herkese çalışma hayatı ile ev ve aile hayatının dengelenmesi gerekir diyorum. Ama kendim yapamadığım için, nasıl yapılması gerektiğini söyleyemiyorum. Ev – iş dengesinden ayrı, iş hayatının içindeki zaman yönetimi konusunda ise en önemli olanın, yapacağın işleri ve ayıracağın zamanı doğru planlamak ve öncelik sırasını doğru koyabilmek olduğunu düşünüyorum.
Mesleğimi avukatlık olarak sınırlarsak, bir hukukçu olarak avukatlık dışında yaptığım en önemli işlerden birisi ODTÜ işletme bölümünde 5 yıl süre ile yarı zamanlı olarak ders vermekti. Çok büyük bir zevkle hukuka giriş dersi verdim. Keşke daha uzun yıllar öğrencilerim ile beraber olmak imkânım olsa idi.
Diğer konu sivil toplum kuruluşları ile ilgi çalışmamdır. 2000’li yılların başında piyasa faaliyetlerinin düzenleyici kurumlar tarafından yönetilmesini sağlayan petrol ve doğal gaz piyasa kanunları ve ikincil mevzuatın düzenlenmesi sırasında petrol ve doğal gaz piyasasında çalışan şirketleri bir araya getiren Petform Derneği’nin kuruluşunda rol aldım, derneğin başkanlığını üstlendim. Büromuz halen bila bedel derneğin danışmanlığını yürütmeye devam ediyor.
Bunun yanında, gene kurucuları arasında yer aldığım Enerji ve İklim Değişikliği Vakfı’nda halen mütevelli heyet ve yönetim kurulu üyeliğimi devam ettiriyorum.
Topluma hizmet amacıyla kurulmuş bulunan Ankara Rotary Derneğinde ve bağlı bölge teşkilatında görevler üstlendim, “insana dokunmak” “farkındalık yaratmak” gibi projelerde görev aldım.
22 yaşındaki Murat Yazıcı ile bugün bir kafede karşılaşsanız, ona neler söylersiniz?
22 yaşındaki Murat’a “Aynen benim yaptığımı yap ama yaparken çalışmanın yanında aile hayatını, hobilerini göz ardı etme; iş ile iş dışı dünyanı birbirine sakın karıştırma, sivil toplum kuruluşlarında daha fazla görev al.” derim.
Mayıs 2022
İlk Yorumu Siz Yapın